Web sitemiz, daha iyi bir deneyim için çerezler kullanmaktadır. Kullanımı kabul ediyorsanız, 'Kabul Et' butonuna tıklayın.
29 Temmuz 2025
Genç Eğitim Sendikası'nın isminde yer alan "Genç" kelimesi, yalnızca yaşla ilgili değildir. Bizim için “genç”, bir fikirdir. Bir itirazdır. Bir teklif’tir. Yaşlanmış adalete genç bir nefes, köhnemiş düzene genç bir öneri, hasta zihniyete genç bir itirazdır. Genç, sadece doğum yılı değil, diriliş vaktidir. Genç Eğitim Sendikası olarak, yılların alışkanlığı olmuş sessizliği değil, yeni bir sendikal anlayışı temsil ediyoruz. O yüzden her sözümüz yeni, her teklifimiz taze, her mücadelemiz diri.
Bugün artık, yıllardır alıştığımız o masa oyunlarına razı değiliz. Aynı yüzlerin, aynı cümlelerin, aynı hayal kırıklıklarının tekrarına "tamam" diyemeyiz. Çünkü kamu çalışanı her geçen gün biraz daha yoksullaşırken, toplu sözleşme masaları giderek bir protokol görüntüsüne, bir “mutabakat tiyatrosuna” dönüşmektedir.
Devlet Memurları Konfederasyonu olarak 100 bini aşan üyemizle bu tiyatroyu sahneden indirmek, yerine adaleti ve gerçek müzakereyi getirmek için hazırlanıyoruz. O masa, artık bizim taleplerimizle yükselecek. Bir sonraki toplu sözleşme masasına biz oturacağız.
Peki bugün ne istiyoruz?
Çok şey değil. Sadece emeğin, alın terinin karşılığını. Ama bunları net, açık ve tereddütsüz bir dille istiyoruz:
? Gelir kayıpları seyyanen artışla telafi edilmelidir.
Yıllardır enflasyon farkı altında ezilen maaşlar, altı ayda bir verilen farklarla değil, seyyanen yapılacak köklü artışlarla toparlanabilir. Mutfakta yangın varken, masada yüzde 10-15 zam pazarlığı yapılması artık kamu çalışanıyla alay etmektir. Geçmiş dönem kayıpları telafi ettikten sonra maaş iyileştirmelerini konuşmak doğru olacaktır. Hali hazırda hak ediş düşüyorsa, yapılacak zam lütuf olmayacaktır.
? Enflasyon farkı aylık olarak maaşlara yansıtılmalıdır.
Gerçek kayıplar altı ay sonra değil, her ay yaşanıyor. Kamu çalışanı her ay mağdur olurken, hakkı da her ay verilmelidir. Aksi hâlde enflasyon farkı değil, enflasyon cezalandırması halini alır. Maaş aldığınız günden bir hafta sonra her şey zamlanıyor. Bir sonraki ay maaşınız aynı. Enflasyon karşısında memuru ve emekliyi ezdirmemek lazım.
? Gelir vergisi %15’e sabitlenmelidir.
Bir memur yılın başında 30 bin lira net maaş alırken, yıl sonunda aynı maaşı 25 bin liraya düşüyorsa; bu ne ücret politikasıdır ne vergi adaletidir. Gelir vergisinin %15’e sabitlenmesi, kamu çalışanı için nefes almak kadar zorunludur.
? 3600 ek gösterge sadece belirli unvanlara değil, tüm kamu çalışanlarına verilmelidir.
Unvan değil, emek esastır. Aynı sorumluluğu taşıyan memurlar arasında 2200-3600 uçurumu olması adaletin bittiği yerdir. Artık emek ayrımı değil, hak birliği istiyoruz.
? Ek ders ve nöbet ücretleri emeğe yakışır düzeye çıkarılmalıdır.
Öğretmenler bugün ek dersle ev geçindirmeye, nöbetle borç ödemeye çalışıyor. Eğitim, yalnızca ders saatiyle değil, o sınıfa emek veren öğretmenin onuruyla ölçülür. Bu ücretler sadaka gibi değil, emek gibi verilmelidir. İki saat ek ders verip dışarıda bir yemek bile yiyemeyen öğretmenler ek işe başvuruyor, bizim ayıbımızdır. Nöbet idari görev olmasına rağmen öğretmen tarafından yapılıyor, en azından karşılığı maddi kazanç teşkil etmelidir. Elle tutulur bir maddi kazanç olmalıdır.
? Üniversite idari personeline tayin hakkı verilmelidir.
Aynı kurumda yıllardır çalışan, ailesi başka şehirde olan bir memura "becayiş bul da gel" denmesi, bugünün Türkiye’sinde en ağır ayrımcılıktır. 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edilmişken, hâlâ eşinden ayrı yaşamak zorunda kalan memurlar için adım atılmaması vicdana sığmaz. Şeffaf, objektif, merkezi tayin sistemi artık hayal değil, zarurettir. On binlerce idari personel bu durumdan müzdarip. Toplu sözleşme masasında bu konuşulmayacaksa ne konuşulacak?
? Okul hemşirelerine ek tazminat ve görev hakkı tanınmalıdır.
Sağlık çalışanı olup öğretmen statüsünde değerlendirilen hemşirelerin yaşadığı hak kayıpları kabul edilemez. Bu emekçilerin kendi mesleki alanlarında yükselme hakları tanınmalı, okullarda sadece pansuman için değil, sağlık için var oldukları kabul edilmelidir. Şöyle ki, MEB içerisinde okul sağlığı sorumlusu olarak okul hemşireleri görevlendirilemiyor. Akıl tutulması yaşıyoruz bunu duyduğumuzda. Düzenleme şart.
? Koruma ve güvenlik görevlilerine fiili hizmet zammı tanınmalı, vardiya mağduriyetleri giderilmelidir.
12/36 sisteminde haftalık 48 saate kadar çalışan güvenlik görevlilerinin ne fazla mesaisi ödenmekte ne de izin hakkı verilmektedir. Gece nöbeti, silahlı görev, riskli çalışma koşulları göz önüne alınmalı; yıpranma payı, yemek yardımı, ulaşım desteği gibi temel haklar tanınmalıdır.
Bütün bu taleplerin taşıyıcısı olan Devlet Memurları Konfederasyonu, sadece bir toplu sözleşme masasına değil, kamu çalışanının alın terini savunmaya hazırlanıyor. Ve bu iradenin başında; genç yaşına rağmen Türkiye sendikal hareketine dirayet ve vizyon kazandıran bir isim var: Osman Kaya.
Sayın Osman Kaya liderliğindeki Devlet Memurları Konfederasyonu; memurun diliyle konuşan, sahadan beslenen, şekil değil şuurla hareket eden bir kuruluştur. Bugün yüz binlerle yürüyen bu hareketin hedefi nettir: Kamu çalışanının yıllardır ötelendiği o masaya artık hakkıyla oturmak ve o masada adaleti yeniden kurmaktır.
Ve unutulmasın ki...
Toplu sözleşme masası, bir protokol değil; halkın alın terini koruma yeridir.
Biz o masaya sadece bir sendika değil, bir adalet seferberliği olarak geleceğiz.
Çünkü biz artık sadece "genç" değiliz...
Biz, bu ülkenin vicdanıyız.
Mehmet Fatih Arslan
Genel Başkan
Genç Eğitim Sendikası
© Copyright 2025, Tüm hakları saklıdır. UYS